1 Haziran 2012 Cuma

Finansal Değil, İnsan İlişkileri Krizi


Finansal kriz, Avrupa Birliği'nin çöküşü ile dünyayı tehdit ediyor. Bu Birliğin amacı, üye ülkelerin dinamik ve uyumlu biçimde gelişmesiydi. Ancak sonuç tam tersi oldu. Buna sebep neydi? İnsanoğlunun doğası bencildir. Dolayısıyla, doğal olarak bencillik, insanın bir gelişim ürünü olarak devletin doğasında da vardır.
AB’nin kurucu devletleri arasında, ekonomik gelişme farklı düzeylerde idi. Örneğin, göreceli olarak daha geri olan Yunanistan ile son derece gelişmiş olan Almanya arasında bir ilişki düşünün. Katılımcı ülkelerin iç piyasalarının karşılıklı açılımıyla, Almanya Yunanistan’a ihracat artışı sağladı.Yunanistan ise ucuz iç kredilerden yararlanarak doğrudan tüketim artışına yöneldi: emekli maaşları, halk için çeşitli faydalar, vergi indiriminde artış... Sonuç olarak büyük bir ulusal borç oluştu.

Şimdi, kemer sıkma politikasının sonucu olarak Yunanistan’ın borcunu ödemesinin mümkün olduğunu varsayalım. Kriz aşıldı mı? Mali görüş açısından evet gibi görünüyor. Ama Yunanistan'da tüketim seviyesi, Birliğe girmeden önceki döneme göre azalmıştır. Sadece kredi miktarı değil, onun faizleri de geri ödeme için gerekliydi. Evet, genel grevlerin de çok maliyeti vardı. Sonuç olarak, sadece iki ülke arasındaki ilişkiler değil, özellikle halklar arasındaki ilişkiler daha da kötüleşti.

Kriz bitmedi, ancak finans sektöründen devletlerarası ve ulusalararası ilişkiler
alanına geldi. Avrupa Birliği'nin çöküş tehdidi sadece yoğunlaştı. Her iki ülkede de sanayici ve ekonomistler bu öngörülebilir sonucu tahmin etmediler mi? Tabii ki, beklediler. Ancak kör bencil, kâr ve siyasi popülerlik peşindeyken, Birliğin ilan ettiği hedefler tamamen tahrif edildi. Gelişmiş ülkeler, zayıflara yardım etmek yerine, bu Birlikte ek bir sömürü ve köleleştirme fırsatı gördüler. Böylece kriz başından beri finansal alanda değil, aslında insan ilişkileri alanında oldu.

Çözüm nedir? Borçların geri ödenmesi zorunlu değil midir? Tabi ki zorunludur. Ancak, geri dönüşün  kime ve ne için olduğu algısına bağlıdır. Eğer Avrupa Birliği ülkeleri ilan ettikleri amaçları hatırlasaydılar, o zaman Yunanistan’ın geri ödediği borçlar, Almanya'yı daha da zenginleştirmeye değil, Birliğin mali dengesini sağlamaya, Yunanistan ve Almanya dahil olmak üzere tüm üyelerin yararına yönelik olurdu. Bunun kavranması, borçların hemen geri ödenmesi gerektiğine dair Yunanlıların tutumlarını değiştirirdi. Ayrıca, kısmi bile olsa borç konusunda suçlu olan
Almanyanın ise, bu Birliğin varlığını kurtarmak adına, en azından giderin önemli bir
kısmını kapatması yanlış olmayacaktı.

Bu eylem için gerekli bir anlayış nasıl kazanılır? Bu krizin gerçekte finansal değil, insan ilişkilerinde bir kriz olduğunu daha önce de belirtmiştik. Daha ayrıntılı olarak bu ifadeyi genişletelim. Ekonomik faaliyetlerde uzmanlaşma ve işbirliğinin geliştirilmesi, tamamen farklı bir ilişki dünyası yaratmıştır. Bugün hiç kimse ortak etkileşimde olmadan var olamaz. Diğer yandan, insanların bencil bireyciliği, benzeri görülmemiş boyutlara ulaşmıştır. Herkes sadece kendi iyiliği için her kişiyi ve her şeyi kullanmaya çalışır. Bencil bireycilik  ve kendi varlığı için toplu etkileşimin amansız gerekliliği arasında, bir çelişki belirdi. Tüm insan ilişkilerinin yanı sıra, insan ve doğa arasındaki ilişki de mevcut olan küresel krizin kök nedenidir.

Bu durumda egoyu dizginlemek ve bireycilikten kolektivizme geçmek gerekir.
İnsanlığın hayatta kalması için, karşılıklı yardımın hakim olduğu  ek bir organizma olmalıdır.
Avrupa Birliğinin sorunlarına gelince, AB ülkelerini yok etmek değil, aksine onların birliğini derinleştirmek zorunda. "İki Dünya Savaşının beşiği" olan Avrupa da ortak, yararlı bir işbirliği örneği haline gelmelidir. Bunlar gerçeğe nasıl dönüşür? Bu bencillik ile başa çıkılabilir mi?

Bencilliğin de, herhangi bir başka özellikte olduğu gibi, bir "Aşil topuğu" vardır: İnsan gibi, bir sosyal toplum dışında var olamaz, o da kamuoyundan etkilenir. Eğitim sistemleri, yetiştirme, kültür ve medyanın büyük etkisi nedeniyle, genel yaşam ve varoluş için iyi şartlar elde etmek için, sadece bencil bireysel ilişkilerden kolektivist olana, rekabetten işbirliğine, ayırımdan birliğe doğru değişikliklerin mümkün olduğunu insanlara iletebiliriz.  Ancak bu, eğitim ve yetiştirme, sırf ekonomik önlemler ile biraradayken olumlu bir sonuç verecektir.

Başlangıçta, yeni bir tür karşılıklı yardım ilişkisi, tek kapalı bir halka içinde, küçük
takımlar halinde oluşturulmalıdır. Daha sonra bu tür bir ilişki, o halkanın yarıçapı boyunca tek bir düzlem içine bağlanmalıdır. Son olarak, insan toplumu içindeki ve insanlık ile onu yaratan Doğa arasındaki bu ilişkilerin halkalarını  birleştirerek, karşılıklı iyi ilişkilerden oluşan, birleşik bir alana varırız. Fazla zamanımız yok, bu yüzden bu üç işlemin aynı anda, paralel olarak gerçekleştirmesi gerekir.

Wikipedia’ya göre: "Kriz (antik Yunancada, karar, bir dönüm noktası), bir darbe, bir geçiş durumu zamanı, bir kırılma, hedeflerin başarılması için mevcut araçların öngörülemediği durumlar ve sorunlar nedeniyle yetersiz bir koşul bulunması. Kriz, gizli çatışmalar ve dengesizlikler gösterir."

Biz kendimizi Homo Sapiens olarak adlandırırız. İnsan aklı olandır ve bu nedenle,
bu değişikliği yapmak ve kendimizi yeni oluşan kolektivist, global ve integral dünya ile uyumlu hale getirmek için umarım zamanımız vardır. Aksi taktirde, sadece daha fazla acı getirecek genel krizle karşı karşıya olacağız.

Gerçekten de akıllı olalım.

Daniel Popel

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder