Genellikle “sevgi”, seks ile, bir çocuğa bakmak, bir hastaya
veya bir fakire yardım etmek ile ilgilidir diye düşünürüz. Ancak, sevgi
kavramını gerçekten anlamanın zamanı artık geldi çünkü günümüzdeki kriz ile
“sevgi eksikliği” patlak vermiş durumda. Sevginin gerçekten ne olduğuna ve sevgi eksikliğinin ne demek olduğuna dair gözlerimizi açmamız için kriz kapımızda.
Finans sektöründe, sanayide ve diğer alanlarda şu an olan
her şeyin tek hedefi, gerçek sevginin ne olup olmadığını bize göstermektir.
Ancak o zaman her şeyi sevgi ile değerlendirebileceğiz ve şu an tek
niteliğimizin bencillik olduğunu fark edeceğiz.
“Egonun açığa çıkışı” diye tanımlayabileceğimiz bir
süreçten geçiyoruz. Her ne kadar
başkalarını gerçekten sevdiğimizi düşünsek de, mevcut sevgi anlayışımızın
aslında “kendini sevmek” olduğunu anlamamız ve bunu kabul etmemiz gerekiyor. Eğer birbirimize karşı bu şekilde davranmaya
devam edersek, hem bireysel olarak hem de kolektif olarak herkesin kendini kötü
hissetmeye devam edeceğini fark etmeye başladık. Bazılarımız kişisel olarak
kendilerini iyi hissedebilirler, fakat başkalarını gerçekten sevmediğimiz
sürece, hâlâ benmerkezci bir hal içinde oluruz.
“Başkalarını sevmek” gerçekten nedir, tanımlamalıyız.
Aynı zamanda onun zıttı olan nefreti de tanımlamalı ve bu karanlığın üzerine
biraz ışık tutmalıyız. Kendimiz dışında herkesten nefret ettiğimizi idrak
etmediğimiz sürece, sevgiye geçemeyeceğiz. İlk aşama budur ve insanlık yeni
yeni bu konuyu ele almaya başladı.
Şimdilik, sadece birbirimizi yeterince sevmediğimizi
düşünüyoruz. Ancak, aramızda hüküm süren nefreti henüz fark etmeye başlamadık.
“Başkalarını sevmek” özel bir niteliktir. Bu nitelik
sayesinde kişi, herkesin birbirine bağımlı olduğunu hisseder ve başkalarını memnun
etme ihtiyacını edinir.
“Başkalarını sevmek”, zıt koşulun, yani nefretin,
reddedilmenin ve başkalarından ayrı
olmanın açığa çıkmasıyla başlar. Bu şekilde ilk defa başkalarına tamamen bağımlı
olduğumuzu hissederiz. Sanki soluduğumuz havayı akıtan musluk, başka birisinin
kontrolü altındadır. Tamamen, bütünüyle tüm dünyaya bağımlı olduğumuzu görmeye
başladık. Herkesin durumu, başkalarının onlara karşı nasıl davranacağına bağlı. Her birimiz dünya ile iyi ya da kötü bir ilişki
kurarken, hepimizin durumunu belirliyoruz ve bunun böyle olduğunu yeni keşfediyoruz.
Her geçen gün, bu bağımlı olma hissi büyüyor. Su, ekmek,
iş ve güvenlik gibi temel ihtiyaçları almak için başkalarına daha fazla bağımlı
hale geliyoruz. Küresel ve bütünsel dünya sistemi bize kendini bu şekilde gösteriyor
ve Kelebek Etkisinin harekette olduğunu görmeye başlıyoruz. Aynı zamanda,
birbirimize olan nefreti de fark ediyoruz. Bencilliğimiz, dünyanın tüm
insanlarında bu nefreti üretiyor.
Hepimiz arasında mevcut olan birbirine bağımlı olma
durumu, doğa tarafından bize gösterilmektedir ve bu da bize herkes için
“musluğu açmak” arzusunu verecektir. İşte,
“başkalarını sevmek” de budur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder