22 Mayıs 2012 Salı

Neden diğer insanların "postuna" girmek isteriz?

“Dışarıdan savaşı gören biri,
kendini stratejist (komutan) zannediyor.”


Hepimiz, hem yetişkinler  hem çocuklar, oynamayı severiz. Çocuklukta bu bellidir:
Arabalar erkekler içindir, bebekler ise kızlar içindir. Gerçi internette, her zevke ve her yaşa göre yığınla bilgisayar oyunu bunu üstlenmiş durumdadır. Yeni teknolojilerin geliştirilmesiyle, daha karmaşık ve çeşitli hale gelmekte olan bu oyunlar, aslında büyükannelerimizin bez bebekle ve dedelerimizin teneke askerlerle oynadığı oyunlardan farklı değildir.

Herhangi bir oyun, kişiye bir eğlence ve iletişim sevinci vermekle birlikte, her şeyden önce ona eğitim verir ve onu gerçek hayata hazırlar. Hatta oyun, bir eğitim unsuru olarak hayvanların gelişiminde de vardır. Bizler ise, çocuklukta cesur korsan ve asil Robin Hood veya kızlar söz konusuysa, güzel prenses rollerini denedik, değil mi?

Yetişkin olduğumuzda da farklı rolleri denemeye devam ederiz, çünkü rutin
hayattan kopmak ve başkasının yerinde olmak bize cazip gelir. Ve şimdiden
internet forumlarında ve gazetelerde yeni yeni bölümler açılmaktadır: "Ben kentin belediye başkanı olsaydım" ya da "Ben başkan olsaydım" diye. Genelde başkan olmak istemeyen yoktur. Yani herkes nasıl başkan olması gerektiğini bilir. Dedikleri gibi: "Her sincap, tarlada ziraat mühendisidir."

Ancak, eğer siz başkan olmayı ve farklı davranabilmeyi düşünüyorsanız, o zaman
derin bir yanılgı içindesinizdir. Her şeyden önce, başkan olan adam belirli bir ortamda büyümüştür ve sizde olmayan bazı özel eğitim ve becerileri almıştır. Ayrıca oturduğu koltuk için, kimsenin yapmadığı kadar nasıl bir bilek gücü ile çalışması gerektiğini bilir ve vicdanına, gereksiz bir eşyaymış gibi, çoktan naftalin nüfuz etmiştir. Zaten başkan olarak karar alırken, kendi çıkarları (sizin değil, siz de kimsiniz?) doğrultusunda, sizde olmayan türden bilgileri kullanır. Ama, ne diyelim, fantezi için para alınmıyor.

Mesela, öyle meslekler vardır ki - aktörler, casuslar, psikologlar, profesyonel
danışmanlar, öğretmenler - başka bir kişinin yerine kendinizi nasıl koyacağınızı
bilemezsiniz, dönüştürme yeteneği olmadan kendinizi başarılı bir şekilde realize
etmeniz mümkün değildir. Bir doktorun, hasta "postuna" girmeden hastalarını gerçekten anlaması hiçbir zaman mümkün olmayacaktır. Veya bir avukat…
Bu paha biçilmez deneyimleri, herhangi bir ders kitabı veya üniversite
profesörü yerine koyamazsınız.
Ben, iyi bir profesyonel olmak için, hukuk makinesinin baskısı altında ezilen avukatlar
veya başına ciddi hastalıklar gelen doktorlar olsun istemiyorum.  Sadece, hepimizin "dönüşüm" sanatını yaşam boyunca öğrenmesi gerekir. Bu, bir başkasını sadece dinlememiz için değil,  onu duymamız için de bize yardımcı olur. Aynı zamanda, aile için de önemlidir: eşler, ebeveynler ve çocuklar arasındaki ilişkilerde. İş yerindeki ve arkadaşlar arasındaki ilişkiler için de önemlidir, yani hayatın tümünde önemlidir.

Biz, başkalarının ilgi ve isteklerini kendimizinki gibi kabul etmeyi ve anlamayı
öğrenmeliyiz, o zaman o nedensiz öfke, sıkıntı ve saldırganlık hayatımızdan
kaybolur. Hayat biraz daha nazik ve daha aydınlık hale gelir. Hayat, onu erken çocukluk döneminde gördüğümüz gibi olur: Güneş parlar, mavi gökyüzünde beyaz bulutlar, güzel hoş kokulu çiçekler, babam, annem ve evin tüm komşuları kardeş gibi gülümsüyorlar.
Shota Rustaveli
01.12.2011
İsar Dorfman
"Global dünya" internet-gazetesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder