Evrenin
Yeni Paradigması
İnsanlığın bugünkü gelişimi çok ilginç bir sonuca yol
açıyor: Eğer daha önceleri, çalışmak için günde en az 10 saat adadıysak, bu
konuya olan yaklaşımımızın günümüzde tam tersine değişmesi gerekiyor. Biz iş
aramak zorunda olmamalıyız. Her birimiz
sadece normal bir yaşam
kalitesini ve geçim düzeyini sağlayacak ölçüde çalışmalı.
Bu, bir çeşit minimum seviye değildir, gerekli olarak
kabul edilen bir standarttır. Biz bu seviyeden daha fazlasını edinme peşinde
değiliz; anlıyoruz ki bizi çevreleyen doğa ile dengeye girmenin tek yolu budur. Alma gücü ile verme gücü arasındaki denge - her kişi topluma ne
kadar geri verirse, toplumdan o kadar alır - hepimizi, tüm insan toplumunu
doğaya göre dengeler.
Buna paralel olarak, insan büyük ölçüde boş zaman
kazanacaktır. Ortaya çıkan boşluk, bu ahengin edinilmesi aracılığıyla
doldurulmalıdır. İnsan, başkalarıyla birlikte, diyalog içinde gelişmelidir. İnsanların
günde 7-8 saat boş vaktinin olacağı ve bu vaktin doldurulmadan kalacağı
gerçeği, doğanın programı tarafından önceden harekete geçirilmiştir. Biz teknolojiyi, iletişimi ve uluslararası ticaret ve
hizmetleri bu şekilde boşuna geliştirmedik; böylece günde sadece 2 saat çalışarak,
gerekli olan tüm ihtiyaçlarımızı karşılayabiliriz.
Bu, doğadan gelen bir programdır ve buna nesnel bir
gerçeklik olarak bakmalıyız. Bize kalan boş zaman, kendimizi gerekli dengeye
getirebilmemiz için özellikle
tasarlanmıştır. O zaman doğadaki
tamamen farklı, yeni bir varoluş seviyesini keşfederiz – yaratılışın amacının
olduğu seviyeyi, üst yönetimin olduğu seviyeyi. Biz de
dahil olmak üzere tüm evreni yöneten mekanizmayı hissetmeye başlayacağız.
İnsanlara bunu
açıklamamız gerekiyor ve belli bir süre onları yaşam üzerine yeni bir bakış açısına doğru
yönlendirmeliyiz. Bu modern paradigmadır, insanların bunu anlaması ve buna
alışması gerekir. Onların, hayata, dünyaya ve her şeye dair tüm düşüncelerini, planlarını ve yaklaşımlarını değiştirmeleri
gerekir. Yani en önemli ideal, en yüce değer “biz” olmalı - aramızda birliği edinmek ve doğa ile dengede olmak.
Yeniden Okul Masalarına!
Soru: Çocuklar
üzerine İntegral Eğitim metodumuzda bazı temel prensipler vardır: Kız çocuklar
için ayrı, erkek çocuklar için ayrı eğitim; daha büyük olan çocuklar onlardan daha
küçük olan çocuklara öğretirler; öğrenim "daire içinde" ve
tartışmalar aracılığıyla yapılır. Özellikle, soyut eğitime karşılık olarak, pratik
yaşam eğitimine özen gösterilir. Bu prensipler yetişkinler için farklı mıdır?
Cevap:
Neredeyse hiçbir fark yoktur, çünkü burada hepimiz tamamen çocuklar gibiyiz,
yeni bir şey öğrenmek üzere olan çocuklar gibi. Bugün yeni bir dünya, yeni bir
hayat ve ona karşı yeni bir yaklaşım keşfetmeye başlıyoruz. Kendimizi değiştirmek ve yepyeni bir dünya keşfetmek
zorundayız. Bize yaklaşan bu yeni integral dünyayı anlaması gereken çocuklar
gibiyiz.
Bu integral dünyanın yaklaşımını mevcut kriz şeklinde hissetmemek için, tüm
eylemlerimiz onunla uyumlu bir hale gelmeye yönelik
olmalıdır.
Bugün, doğa bize, tüm parçaları dengede ve karşılıklı
taviz içinde olan, integral, birbirine bağlı ve karşılıklı olarak dengede bir sistem
olarak davranmaya başlıyor. Biz bu
sistemin en önemli unsuruyuz! Ve bunun için kendi üzerimizde çok çalışmalıyız ve
anlamalıyız ki tüm bunlar birinin kaprisi, uydurması veya felsefi spekülasyonu
değildir, bu gerçekten de doğanın kanunudur.
Bu kanun kendini mutlaka insan toplumunda gerçekleştirecektir,
ancak biz ona uymuyoruz. Örneğin, birisi bizi dairesel bir çerçeve içine
yerleştirmeye çalışıyor, ancak biz kare şeklindeyiz ve yuvarlak bir çerçevede çalışamıyoruz
- ve orada kriz yer alıyor. Dolayısıyla, tüm yetişkinlerin yeniden okul masalarında
oturması ve yeni bir dünyada yaşamayı öğrenmeleri, kendilerini yeni dünyaya
hazırlamaları gerekecek.
Soru: Merkezinizdeki
çocuk yetiştirme deneyimlerine dayanarak, çalışmaların bir daire içinde yapılması
ve video ile çekilmesi gerektiğini söylediniz ki
böylece daha sonra çocuklar dışarıdan nasıl göründüklerini görebilecekler.
Bu, oldukça etkili bir tekniktir. Bu tekniği yetişkinlerin eğitiminde de kullanabilir
miyiz?
Cevap:
Aynı yöntemleri kesinlikle kullanabilirsiniz çünkü yaş önemli değildir. Tek
önemli olan şey, içine girmemiz gereken yeni dünya, yeni toplumsal sistem açısından bizim konumumuzdur. Bu sistem
açısından hepimiz çocuğuz ve onu incelememiz,
giderek kendimizi dönüştürmemiz ve ona göre şekillendirmemiz gerekir.
Karma
Eğitim veya Karma Olmayan Eğitim
Soru:
İntegral eğitim kurslarında sınıf düzeni nasıl olmalıdır? Kadınlar ve erkekler
birlikte mi çalışmalılar, yoksa çocukların eğitiminde olduğu gibi ayrı olarak
mı çalışmalılar?
Cevap:
Mümkün olduğunca çok engeli ortadan kaldırmamız gerektiğini düşünüyorum. Erkekler ve kadınlar birlikte oturdukları
zaman, bu genellikle ek engellere yol açar. Sonuçta hepimiz insanız ve normal içgüdülere sahibiz, ancak
eğitim sırasında bunları ortadan kaldırmak daha iyidir.
Dünyada bugüne
kadar karma olmayan eğitim
uygulayan birçok eğitim kurumu vardır.
Ve uygulamalar, bunun karma eğitimden
daha etkili olduğunu göstermektedir. Bu yüzden erkekleri ve kadınları ayırmak
en iyisidir.
Ancak, erkek ve kadın gruplarının belli bir süre hazırlık
döneminden sonra, ortak konuları tartışmak ve bunlara açıklık kazandırmak
amacıyla birleştirilmeleri gerekir. O zaman görebileceğiz ki ele alınan
materyalin temelinde, değişmiş oldukları için ve dünyaya dair objektif integral
bakış açısını kazandıkları için, tartışmaları ve konuşmaları yeni bir ilişkiler
sistemini oluşturmaya başlamak üzere kullanırlar. Birbirlerini kontrol ederek,
ortak bir şey yaratmaya başlarlar: erkek ya da kadın parçası olanı değil, ancak
herkes için ortak olanı – gelecekteki integral toplumun tam bir prototipi.
Fakat burada, birkaç nesil de dahil olmak üzere, çocuklara
ve ailelerine olan yaklaşımımızı tartışmamız ve buna göre bunları
netleştirmemiz, görüşmemiz ve uygulamamız
gerekir.
Kişinin
Yaşı Öğrenmeye Engel Değildir
Soru:
Çocukların eğitiminde yaş aşamaları şöyledir: sıfırdan üç yaşa kadar, üçten altı yaşa kadar, altıdan
dokuz yaşa kadar. Yetişkinlerin eğitiminde bu tür aşamalar var mıdır?
Cevap: Aşamalar
vardır, ancak bunlar insanların yaşına bağlı değildir. 18-20 yaşında
yetişkinliğe erişmiş bir kişi için, daha sonraki gelişimi yaşa bağlı değildir. Sadece
materyalin teorik ve pratik olarak içselleştirilmesine bağlıdır.
Pratik çalışmalarımızda görüyoruz ki 20-25
yaşında erkekler, kadınlar ve onların anne ve babası, hatta büyükanne ve
büyükbabası olacak yaşta insanlar var. Onların o kadar canlı tartışmaları oluyor ki aralarındaki yaş farkı
kesinlikle hissedilmiyor çünkü tamamen yeni, hatta beklemedikleri kişisel, ailevi
ve sosyal ilişkileri tartışıyorlar.
Derslerde sorulan sorulardan ve
tartışmalara katılma şeklinden, yaşın ne kadar konu dışı olduğunu gözlemlemek
çok ilginçtir. Ancak yaşça büyük olmak fark eder çünkü tecrübe yıllar içinde zamanla
edinilir.
O zamana kadar biz,insan için öncülük
yapmalıyız . Gruplara daha fazla yeni insanlar gelecek. Sonra bu gruplar birleşecekler. Ayrı olan erkek
ve kadın grupları da birleşecek ve birleşmiş bir grup olarak çocuk gruplarıyla
birleşecekler ve sonra yeniden ayrılacaklar.
Yani, öğrenciler topluluğunu
karıştırmalıyız ki böylece onlar yaşamın farklı durumlarını doğru şekilde anlamaya
ve onlarla uğraşmaya hazır olacaklardır: işteki ortak ilişkiler, yöneticiler ve astlar ile, komşularla, hoşlanmadığınız veya sevdiğiniz insanlarla ve bir şekilde zorunlu
kaldığınız akrabalarla olan ilişkiler.Dolayısıyla, insanlar
arasındaki ilişkilerde belli bir dönüşüm başlayacaktır.
Bu konuyla ilgili olan her şey hakkında
konuşmalı ve tartışmalıyız. İnsan bunu tecrübe
etmeli, yaşamalı, sanki diğer insanların haline girmeli, kendini onlarla
karşılaştırmalı ve sonunda onlarla tek
bir bütün olmak üzere birleşmeli.
Dolayısıyla, insanın içinde bir sürü sahne
oynanacaktır. Ve bu süreçte video filmler ve tartışmalar çok yardımcı olur.
Grup
İçinde Eşitlik
Soru:
Varsayalım, bir kişi altı aydır veya 1 yıldır integral eğitim sistemini
çalışıyor ve başka biri ise daha yeni başlıyor.
Bu insanlar, aynı alanda, birlikte mi eğitilmeliler? Yoksa daha
deneyimli olan kişi, yeni başlayan kişiyi eğitir prensibi mi kullanılmalı?
Cevap:
Tecrübeli kişi ile yeni başlayan kişi aynı grup içinde eşit koşullarda
olamaz. Bizim dünyamızda, çocukları
yirmi yıla kadar ya da biraz daha azına kadar yetiştiririz ve sonra onları dünyaya bırakırız. Onları
hayata hazırlayana kadar, onlara çocuk gibi davranırız. Kendi seviyemizi onlara aşılarız - güvenlik
seviyesini, desteği, dünyaya yavaş yavaş dahil olmayı, eylemleri, işleri ve
davranışları için sorumluluk duygusunu.
Yeni başlayanlara da aynı şekilde davranmalıyız:
Onlara çocuklarımız gibi davranmalı, desteklemeli ve onlardan
hemen doğru davranışı beklememeliyiz. Pratikte, yeryüzündeki tüm insanlar, integral eğitimde gösterdiği sonuçlara
göre sınıflandırılacaktır.
Kendini
İfade Etme İmkânı Olarak Oyun
Soru:
Çocukların integral eğitim sisteminde gruplar çok büyük olmamalı, sadece
yaklaşık 10 kişi ve bunlardan ikisi de eğitmen olmalı. Bu prensip yetişkinler
için de geçerli mi?
Cevap:
Yetişkinler için bu çok daha kolaydır, çünkü yetişkinler nihayetinde daha sorumlu insanlardır. Onlar memnuniyetle eğitmene odaklanırlar ve onunla birlikte
tartışmalara katılırlar. 30-40 kişi için bir eğitmen ya da 50 kişi için iki eğitmen yeterlidir. Yetişkinleri bir arada tutmanız, onları motive etmeniz ya
da onlarla eğlenmeniz gerekmez, ancak sadece bir oyun şeklinde onları yetiştirmeniz gerekir. Birincisi
budur.
İkincisi, insanların çok ciddi bir içsel dönüşümden
geçmesi gerektiğini anlamamız gerekir. Bu, insanın kendisi üzerinde çok büyük
bir psikolojik çalışmadır, kendisiyle tanışmasıdır: Ben kimim? Bu nedenle, kendisini dışarıdan
görebilmesi için onu bu oyunda filme
almak gereklidir.
Sonuçta, biz her zaman oynuyoruz. Ben, yıllar önce
gördüğüm, benimsediğim ve bugün yeniden oluşturduğum belli bir imajı temsil ediyorum. Böylece kendimizi idare ediyoruz.
Bu, psikolojiden anlaşılmaktadır. Bu
nedenle, bu pratik derslerde en önemli görev, daha sonra kopya edebilmesi için
kişiye maksimum şekilde doğru imaj çeşitlerini sağlamaktır. Kişi,
kendisinin onları tekrar oluşturacağı ve kontrol edeceği gerçeğine göre,
kendisinin gerçekte kim olduğunu anlayacaktır, çünkü onun içsel eğilimleri ve
nitelikleri, oyunda oynadığı imaja ilişkin olarak sürekli ortaya çıkacaktır. Bu
mesafe, ‘’ben kimim” ve ‘’ben neyi
oynuyorum’’ arasındaki delta, sonunda
kendini edinmesi ve bilmesi için kişiye yardımcı olacaktır. Bu da en önemli
olan şeydir. O zaman kendinizi, içinizdeki doğal nitelikleri, özellikleri ve
yetenekleri gerçekten ifade edebilirsiniz. Herkes kendini ifade etme fırsatına
sahip olduğunda ise, dünya gerçekten integral hale gelecektir.
Ayrıca, tüm öğrencilerimizi, en geride kalanları bile,
yeni integral toplum için eğitmenler olarak eğitmeliyiz. Kişinin sadece pasif
bir öğrenci olmaya ve sadece kendisi için öğrenmeye hakkı yoktur: Başkalarını
eğitebilmek üzere öğrenmelidir. Kişi, insanlar arasındaki yeni ilişki biçimine
hakim olduğu ölçüde, bu ilişkinin aktif bir parçası haline geldiğini ve bunu
daima daha ileri taşıması gerektiğini hissetmelidir.
Yani, bizimle altı
ay, bir yıl kadar çalışan öğrenciler, mutlaka yeni başlayanların gruplarına
öncülük etmelidirler. Başlangıçta, tabii ki, eğitmenleriyle birlikte
çalışmalılar ve sadece sınırlı konuları ele almalılar. Bu onlar için kesinlikle
şarttır. Tam olarak burada kendi becerilerini geliştirirler! Böylece başkaları
da tam olarak onlardan bu şekilde öğrenirler!
Öğrencilerimizi öğretmenler olarak hazırladığımız
gerçeğini gizlememize gerek yoktur ve onları hemen uygun bir öğretim
çerçevesine yerleştirmemiz gerekir.
Birincisi, bu onları materyali daha dikkatli incelemeye ve daha iyi anlamaya
mecbur bırakacaktır. İkincisi, kendileri ve diğerleri arasında daha sıkı bir
bağ geliştireceklerdir. İntegral
eğitimde en önemli nokta, uygulamadır.
Tüm
Çelişkilerin Üzerinde Anlaşmaya Ulaşmak
Soru:
İntegral eğitim derslerindeki çalışmaları planlarken, konuları daha önceden
belirlememiz gerekir mi? Bu konuları belli derslerde ele almalı mıyız?
Cevap:
Hayır,
tartışmalar sürecinde her türlü çalışma
konusuyla oynamamız gerekir. Bunların çoğu, jüri, yargıç, savunma avukatları,
tanıklar, sanık ve kurbanların bulunduğu bir "mahkeme" biçiminde olacaktır. Aslında, bu
karakterlerin toplamı her duruma uygundur. Hatta sıradan hayatlarımızda bile,
eşler ya da komşular arasında böyle durumlar
vardır; herkes belli bir konuma sahiptir. İki taraf birbirine karşı
durur: Bir grup bir taraftadır, bir grup diğer taraftadır, bağımsız bir yargıç,
yardımcıları, vb. Aynı zamanda birkaç eğitmen de, soruna doğru şekilde
yaklaşmaya ve mümkün olduğunca objektif olmaya yardımcı olabilmek için
katılır.
Genel olarak, hayattaki tüm olası durumları netleştirme
sürecinde, sorular, tüm çelişkileri kesinlikle açığa çıkararak maksimum
bütünselliğe ulaşmak üzere yöneltilmelidir.Kişi, bütün insanların farklı olduğunu ve herkesin kendi fikrinde
kalabileceğini anlamalıdır, ancak bunun üzerine yükselerek, diğer insanlarla uzlaşmaya
ulaşması gerekir. Kişi için seçtiğimiz ceza değil, özellikle bu genel
anlaşma, mahkemenin sonucudur.
Mahkeme, tüm katılımcılar, bağımsız yargıç da dahil olmak
üzere, aralarında tam bir anlaşmaya varana kadar sürer. Yani, onlar içlerinde
hâlâ çelişkili görüşlere sahip olabildiklerini anlarlar (mahkeme süresince tüm
bunlar ortaya çıkmıştır), ancak anlaşma, tüm çelişkilerin üstündedir.
Doğanın
Dilini Anlamak İçin Öğrenmek
Soru:
Çocukların integral eğitim sisteminde hiç ceza yoktur. Çocuk ile birleşiriz ve
onun “insan” parçası ile konuşuruz : “Gel görelim, neler oluyor sana, bencillik
sana, bize ne yaptı.” Yani, insan ve bencillik arasındaki ayrıma odaklanırız.
Bu tür eylemleri yetişkinlerle de gerçekleştirmek mümkün müdür?
Cevap:
Daha yoğun bir şekilde olması gerektiğini söyleyebilirim. Yoğun kelimesi, bunun
önemini vurgulamak için anahtar kelimedir.
Çocuk ile oynuyoruz çünkü o henüz gelişmediği ve kendini
dışarıdan göremediği için ona anlayışlı davranmamız gerekir. Şimdilik, o sadece
"Ben"i algılıyor, başka hiçbir şeyi değil. Diğer insanları fark etmez
bile.
Belli bir yaşta,
“iç Ben” ve “dış Ben”, diğer insanlar ve ilişkilerimiz gibi kategorileri
ayırt edebilir hale gelir. 2 yıl, 3 yıl, 5-6 yıl, 9yıl, 12yıl gibi geçiş
dönemleri, atlamalar vardır. Süreçler insanda birikir ve bir sonraki aşamada
kişinin dünya görüşü değişir. Dünyayı bir şekilde farklı görmeye ve anlamaya
başlar.
Yetişkinlerde ise bu, yeni sistemin algısına adapte
oldukları ölçüde gerçekleşir. Bu,
etraftaki her şeyin birbirine bağlı olduğunu anlamayı, bu sisteme ve gruba
dahil olmayı ve integral bilgiyi içerir. Yavaş yavaş kendini ve başkalarını
genel bir bütün olarak, ondan
kaçamayacağı bir takım olarak algılamaya başlar. Yani, küçük bir tekne ile
fırtınalı bir denizde gibisindir ve güvenliğin
sadece senin işbirliğine bağlıdır. Eğer endişeleniyorsan, deniz
dalgalanacaktır, eğer sakin duruyorsan, deniz sakin olacaktır.
Doğanın bizlerle
bu şekilde oyun oynadığı ortaya
çıkıyor. Doğa, bizi bir sonraki koşula doğru ilerletmek istediği zaman, bir
fırtına çıkarır. Sonra biz ister istemez, yavaş yavaş değişiriz. Aksi takdirde kurtulamayız.
Doğanın bu dilini anlamayı öğrenmek, onu algılamaya
başlamak, onunla konuşmak, yani onu görmek zorundayız. O zaman doğayı gerçekten
kontrol edebileceğiz.
Aramızdaki integral bağın derecesini kontrol edebilir
hale geldiğimiz zaman, bunun doğayı ne kadar etkilediğini göreceğiz:
birçok kasırga, deprem, tsunami, farklı hava koşulları, devrimler ve isyanlar,
aramızda ve kendi kişisel yaşamlarımızda olabilecek her şey. Bütün bunların
arasında, doğrudan ve anında bir etkileşim olacaktır, ilişkilerimizin kalitesi
ile doğrudan bir bağ. İnsanın bu etkileşimi bulması ve hissetmesi çok
önemlidir. Sonrasında insan, doğa ile nasıl konuştuğunu ve onu nasıl
etkilediğini görmeye başlayacaktır.
Bugün, bu konuda tahmindeyiz. Doğanın insan üzerindeki
etkisi ve insanın doğa üzerindeki etkisi ve aralarındaki etkileşim hakkında pek
çok teori (sadece teoriler) vardır, fakat o kadar.
İntegral eğitim sistemimizin
sonucu şu olmalıdır: İnsan grupları, az ya da çok doğru olan davranışlarının
sonucunda, doğadan karşılık olarak gelen tepkiyi gerçekten hisseder. Doğa ile
bu iki taraflı kur yapma durumu - “sen bana, ben sana” - doğaya ilişkin olarak
sen, “biz” olduğunda, insanı dünyayı algılamasının bir sonraki seviyesine yükseltir; kişi o seviyede gerçekten var
olur. Doğanın iç güçlerini, evrim motorunun bizi nereye yönlendirdiğini ve
doğanın arzusunu hissetmeye başlar.
Birdenbire hiçbir zaman
tanımadığımız şeyleri doğanın içinden ortaya çıkarırız. Bu, Wolf Messing, Vanga gibilerine ya da
diğer peygamberlere ait özel yeteneklerin tezahürü değildir. Bu, gerçekten bir
iç tefekkür seviyesidir. İnsan, doğanın planını edinmeye ve her şeyin bir sebep
nedeniyle yaratılmış olduğunu ve geliştiğini anlamaya başlar. Her şey çok özel
ve kesin bir programa sahiptir. Biz bu programa göre gelişiriz ve aktif olarak
ona katılabiliriz.
Bu, bizi varoluşun bir sonraki seviyesine götürür. Bu
seviyede artık kör değiliz, kendi dahili
içgüdülerini uygulayan, doğanın çaresiz parçaları değiliz. Rasyonel ve tam
güçlü varlıklar haline geliriz.
Eğer doğayı, karşılıklı etkileşimimiz sayesinde, aramızda
daha fazla veya daha az bir ilişkiye doğru çeşitli şekillerde etkilemeyi
sağlayabilirsek, hepimiz her şeyi yapabilir oluruz! Aramızdaki daha geniş
etkileşim sayesinde, ışık hızının üstüne çıkabiliriz. Hiçbir kısıtlama yoktur.
Neredeyse, şu anda tanık olduğumuz tüm doğa kanunlarının sınırlarının ötesine
gidebiliriz ve doğanın kendi seviyesine yükselebiliriz.
Kendi
Kaderinin Üzerine Yükselmek
Soru: Bir
psikoterapist olarak, insanların integral eğitim programında 3-5 yıla kadar
çalışacaklarını tahmin ediyorum. Sizce herhangi bir zaman kısıtlaması var mı,
yoksa insanlar tüm yaşamları boyunca çalışacaklar mı?
Cevap: Tüm
insanlık, Doğa ile bütünleşmenin en üst seviyesine erişene kadar, hepimiz
doğaya içsel olarak, neredeyse içgüdüsel olarak bağlı olana kadar, onunla uyum
içinde birlikte çalışana kadar. Bundan uzaklaşacağımız ya da bunu
reddedeceğimiz bir yol göremiyorum açıkçası. Doğa, her türlü saldırıyla, anında
bizi onunla dengeye gelmeye doğru yine de zorlayacaktır.
Ve biz bu duruma ulaştığımızda ne olacağını bilmiyorum.
Ama en azından şimdilik, bu gelişim eğilimini izleyerek, yani bizimle ilgili
doğanın davranışlarını izleyerek, bunun bizi mutlaka mükemmel bir ahenk koşuluna götüreceğini söyleyebiliriz.
Soru:
Yani
bu yöntemde, sonuçta bizim ulaşacağımız bir tür daha yüksek bir amaç mı vardır?
Cevap:
Kişinin böyle yaparak, vücudunun dışındaymış gibi var olan kendi varlığının
bilgisel derinliğini algılayacağını düşünüyorum. Vücudumuzda belirli bir süre
için var oluyoruz, bilgiler ve onun çeşitli enkarnasyonlar içindeki dolaşımı
ise sonsuza kadar vardır. Şimdilik bilginin dolaşımı, vücut aracılığıyla
tezahür eder, ancak başka görüntüler aracılığıyla da tezahür edebilir.
Pratik olarak söylersek,
işte burada fantastik bir seviyeye çıkıyoruz. Ölümden sonraki yaşamdan
ya da ona benzer bir şeyden bahsediyoruz gibi görünebilir. Fakat Wolf Messing
gibi birçok kişinin bu dünyada zaten hissettiği seviyelere yükseliyoruz.
Dünyadaki tüm insanların buna ulaşılabileceğini
düşünüyorum. Yani, insanlar kendi kaderlerinin üzerine yükselirler.
Sevgi
Her Şeyi Fetheder
Soru:
Grup dinamiği ve insanların etkileşimi sırasında, dostça bir atmosferin yanı
sıra, çeşitli duygusal gerilim biçimleri de ortaya çıkar: nefret ve farklı
türde çatışmalar...
Cevap: Tüm
bunların gittikçe daha fazla ortaya çıkacağını düşünüyorum, çünkü bizi doğa ile
anlaşmaya götürmek, doğa ve birbirimiz ile dengeye götürmek üzere, sürekli artan
bencilliğe - doğa ile olan ilişkilerimizde
daha derin katmanlara nüfuz edecek ölçüde - ihtiyacımız olacaktır. Egomuz üzerine yükselerek ve böylesi büyük
bir direnç üzerinde birleşerek, daha büyük bir enerji dağılımı, daha büyük bir
enerji basıncı elde edebiliriz ve doğanın içsel parçaları daha fazla ifşa olur.
Egomuz, birbirimizle olan etkileşimimizde, aramızda duran
bir elektrik rezistansı rolünü oynar. Ve ego ne kadar fazlaysa, orada o kadar
fazla enerji dışarı çıkar.
Bu nedenle, bencilliğimizin ifşası her seferinde daha
büyük olmalıdır ve çelişki daha yüksek ve daha belirgin olmalıdır. Ancak
egolarımızın üzerine yükselerek doğanın daha büyük derinliklerine gireriz. Ego bizim aracımızdır, onun yardımıyla, bizi
her olayda ve tüm seviyelerde parçalayan nefretin, uyuşmazlığın, yanlış
anlaşılmanın daha fazla artışı sayesinde, doğayı
derinlemesine hissedeceğiz.
Eğer buna rağmen aramızda birleşirsek, direnç üzerindeki
birliğimiz, doğa ile uyum içinde olmamızı sağlayacak bir araç haline
gelecektir. Yani bizim ahengimiz, doğa ile bütünsel bağımız üzerine
kurulacaktır. Doğa ile birliğimizin derinliği, doğaya nüfuz edişimiz, aramızda
birlikte aştığımız direncin kuvvetine bağlı olacaktır.
Gerçek Aramızdaki Bağdadır
Soru: İki
kişi arasında nefret olduğunda, nefretin
oluş nedenini kendi aralarında mı çözümlemeliler, yoksa tüm grup katılmalı mı?
Cevap:
Bunu iki kişi arasında çözümlemek çok daha kolaydır. Grupta birçok başka ek
faktör vardır, bizi belli bir şekilde davranmaya zorlayan. Genelde amacımız
kimin haklı olduğunu göstermek olmadığından dolayı, kendi aranızda veya tamamen
dürüst olabildiğiniz birkaç dostun varlığında bu çözümlemeleri yapmak en
iyisidir.
Hiçbirimiz doğru olamaz - gerçek bizim aramızdaki bağda
bulunur. Bu nedenle, en önemlisi en büyük çelişkileri belirlemek ve bunların
tümünün üzerine yükselmektir. Birbirimize o kadar dahil olmamız gerekir ki sana
dair algıladığım tüm negatif özelliklerini, pozitif olarak algılayacağım.
Kendi çocuğumuzda olduğu gibidir. Çocuğumuzla ilgili her şeyi severiz çünkü
“sevgi” bütün negatif şeyleri bastırır. Kendi çocuğumuza dair nerdeyse yanlış
olan hiçbir şey görmeyiz. Görsek bile
hemen bunu yumuşatır, sevimleştirir ve onları affederiz. Bir komşunun çocuğuna
ise, tersi olur: Onun en ufak olumsuz özelliğini fark etmekle kalmam, sırf o bana
yabancı olduğu için bunu daha da abartırım.
Anlamamız gerekir ki birbirimizle birleşerek, sendeki tüm
negatif şeyleri pozitif olarak algılayacağım bir duruma ulaşmamız gerekir.
İntegral
Realitenin Özellikleri
Soru:
Davranışsal psikoloji, "karşılıklı anlayış üçgeni" denen şeyden
bahseder. Üçgenin iki açısı, iletişimi ve empatiyi, üçüncü açı ise ortak
realiteyi temsil eder. İntegral eğitimde iletişim bir daire içinde gerçekleşir.
Davranışsal psikoloji açısından bakıldığında, karşılıklı anlayışın gelişmesi
sürecinde empatinin de arttığı kabul edilir. Şimdi bir soru ortaya çıkıyor:
Ortak realite, bu bahsettiğimiz bütünsellik midir?
Cevap: Bu
realite içinde var olmalıyız. Kendi içimizde değil, kendi dışımızda, bizim yarattığımız bu ortak gerçeklik içinde, çünkü
objektif realite tam olarak budur. Benim içimde olan her şey özneldir, yani
tamamen yalandır. Kendi kendimi oluştururken kendime yalan söylerim. Bu dünya
kesinlikle gerçek dışıdır, benim tarafımdan
icat edilmiştir.
Bazen birisiyle konuşurken hayret ediyorum; dünyayı ne
kadar farklı şekillerde algılıyoruz. Ben bir şeyden bahsederken,
o tamamen farklı bir görüntü görüyor ve farklı bir şey anlatıyor. Her
birimiz kendi deneyimlerimizle geldiğimiz için, tıpkı benim gibi o da
kesinlikle samimidir.
Yani, daha yükseğe, genel arzuya, genel zekâya, genel
kalbe ve beyine yükselmek ve hepimizin bütünlüğünü temsil eden insanın kolektif
görüntüsü içinden dünyayı izlemek gerekir. O zaman dünyayı tamamen farklı göreceğiz: bireysel olarak değil,
doğal içsel niteliklerimizle bozulmuş olarak
değil.
Eğer daha fazla kişi, ortak "insan"(insanın birleşik görüntüsü)
sisteminde bir araya gelirse, o zaman doğal olarak dünyanın, evrenin ve
kendimizin tamamen farklı bir görüntüsünü göreceğiz. Ve bu bugün gördüğümüzden
çok daha farklı olacaktır. Sonuçta, dünyanın görüntüsü öznel algıya göre değişir ve psikologlar bunu çok iyi bilmektedir.
Eğer içsel arzularınızı ve özelliklerinizi alırsanız ve bunları diğerleriyle
karşılaştırırsanız, yani tek bir bütün olarak ortaya çıkan insanın kolektif
görüntüsüyle karşılaştırırsanız , o zaman gerçekten de farklı bir dünya
izlemeye başlarsınız. Sadece bunu göstermemiz gerekir.
İşte böylece kendinizin üzerine yükselirsiniz ve
kendinizi bedeninizden, kişisel niteliklerinizden uzaklaştırırsınız, öyle ki
artık bedeniniz sizin için önemli değildir. Uygulamalardan gördüğümüz
kadarıyla, bedeni etrafınızda var olan bir hayvan gibi, yabancı biri olarak
algılamanız pek mümkündür. O kolektif
insan görüntüsüne girdiğinizde, vücudun hayvansal seviyede var olduğunu
görürsünüz. Genelleşmiş insan görüntüsü ise “insan” seviyesine aittir.
Fiziksel
Bağ Yerine
Soru:
İnsanın içsel psikolojik bir dünyası vardır, fakat aynı zamanda aileyi ve yakın
dostlarla etkileşimi içeren daha dışsal, sosyal bir düzey de vardır. Eğer
kişi bu integral sistem içinde var oluyorsa, herkesi sevdiği kişiler olarak
mı değerlendirir?
Cevap:
Kan
bağı yakınlığı denen “hayvansal yakınlık” duygusu tamamen kaybolur. Tüm insanlar aynı derecede yakın olur.
Dolayısıyla tamamen bütün sınırları aşarız.
Ben ebeveynlerden ve onların çocuklarından bahsetmiyorum
- bunlar çok sıkı bağlardır, ama onlar
bile başka bir şekilde açığa çıkmaktadır. Bunu tam anlamıyla uygulamamızda
görüyoruz.
Bugünün dünyasında, temel doğal bağların koptuğunu
görmekteyiz; onlar artık eskisi kadar güçlü değildir. Ebeveynler çocuklarını
yetiştirmeleri için başka ailelere göndermektedir, onları terk etmektedir.
Çocuklar ise çok erken yaşta ebeveynlerinden ayrılmakta ve onlara karşı özel
bir bağ hissetmemekteler. Nesiller arasındaki ilişki kaybolmaktadır.
Herkesi aynı eşit derecede algılamamız için doğa sanki
bizi içeriden bu duruma doğru itiyor
gibidir. Nitekim, bizim eğitimimiz, insanı hayvansal bağ üzerine yükseltir.
“Hayvansal bağ” ile fiziksel bağı kastediyorum. Sonuçta,
aslen biz hayvansal seviyeye ait’iz. “İnsan” seviyesi ise kolektif, genelleşmiş
bir seviyedir, orada doğal
özelliklerimiz üzerine ortak bir şekilde yükselmiş olarak tek bir arzuda
birleşiriz.
Boş
Zamanları Nasıl Harcayabiliriz?
Soru: Pek
çok aile kendi boş zamanlarını birlikte alışveriş yapmaya adamaktadır. Eğer
gelecekte çok fazla boş zamanları olursa, insanlar ne yapmalıdır?
Cevap:
Tabii ki, bugün olanlarla
kıyaslandığında büyük bir fark olacaktır.
Bugün insanlar haftada 5-6 gün çalışır. Kişi o kadar
meşguldür ki eve ayıracak yeterli zamanı
kalmaz. Hafta sonlarını ev işleri ve alışveriş yaparak geçirir. Başka nerede
vakit geçirebilir ki, elbette alışveriş merkezlerinde ve süpermarketlerde…
Modern insan, kültürel faaliyetlerle uğraşmak yerine boş vaktini böyle geçirir.
Ancak, bu uygulamamızdan da anlaşıldığı gibi, bütün bu
davranış unsurları yok olacaktır. Bütün bunlar tamamen farklı faaliyetler
tarafından fethedilecektir. İnsanın iç durumları üstün gelecektir çünkü bu
durumlar insanın dışsal aktivitelerini belirleyecektir.
Bizim gruplarımızda insanların iletişim kurma eğiliminde
olduğunu görüyoruz: okuma, tartışma, çeşitli oyunlar, müzik ve tiyatro. Yani
farklı yerlerde olan tüm gruplar, birdenbire kendi aralarında muazzam bir
kültürel ortam yaratmaya başlarlar. Tiyatro yapmak, şarkı yazmak ve müzik
yapmak isterler; büyük bir yaratıcı süreç devam eder. Bunun, içsel bir talep
üzerine, doğal olarak onlarda ortaya çıktığını görüyoruz.
Sanırım, insanları en fazla meşgul edecek şey,
kendilerini mümkün olan tüm insani ifade yollarıyla ifade etme arzuları
olacaktır; yeni iç ahenklerini, aralarındaki bağı göstermek isteyeceklerdir.
Kişi kendisinin üzerine yükselirken, yaşadığı dönüşüm kendi ifadesini
bulacaktır. Ve çözüm özellikle bu yeni kültürün çeşitli biçimlerinde olacaktır.
Hatta bunu küçük çocukların durumunda görebiliyorum; bir
oyuncak gitar alıp kendilerini bu
şekilde ifade etmek istiyorlar. Tabii ki, yetişkinleri taklit ettikleri için
gitar onlara çekici geliyor, fakat aynı zamanda kendilerini ifade etmek de
istiyorlar ve deniyorlar.
Eşlerin
İntegral Eğitimi
Soru:
Günde
7-8 saati integral eğitim grubunda geçireceğiz. Buraya tek başıma gelebilir
miyim yoksa eşimle mi gelmeliyim?
Cevap:
Bunu
yapıp yapamayacağınızı bilmiyorum. Buna kendiniz karar verin.
Sorun şu ki öncelikle eşleri hazırlamamız gerekecektir,
aralarında olan her zamanki ilişkiye bakmadan, bu ilişkinin dışına
çıkabilmelerini sağlamalıyız. Onlara çocuklar gibi yaklaşmalıyız ve bu yetişkin çocukların kendi alışkanlıklarına
bağlı olmadıklarından emin olmalıyız.
Diyelim ki bir gruba geldiniz. Oraya eşinizle birlikte
gitmezsiniz. Öncelikle, ayrı ayrı hazırlanmanız
gerekir, kendinizden yetişkin bir erkek yapmak ve eşinizden yetişkin bir
kadın yapmak üzere. Karşılıklı iletişim sistemini anlamak için integral becerilere
sahip olmalısınız: toplum içinde, aile içinde, çocuklarla iletişim, hem teorik
hem pratik olarak, bunu diğer insanlarla
birlikte yürüterek.
Ancak bundan sonra, ancak bazı pozitif ve negatif
potansiyelleri biriktirdikten sonra, insanlar kendi eşleri ile birlikte bu
gerçek pratik eğitimi yapmalılar. Bunun üzerine çıkmak o kadar kolay değildir
çünkü eşler birbirlerinin bazı davranış öğelerine karşı alışkanlık
geliştirirler ya da birbirlerinin belli eylemlerine karşı köklü bir tepkileri
vardır.
Tüm bunların üzerine yavaş yavaş yükselmeliyiz. Bu
nedenle, kişiyi öncelikle geçmiş halinden dışarı çıkarmalıyız, ona yeni bir
karşılıklı ilişkiler sistemi sunmalı ve sonra yavaş yavaş onun bu yeni sistem
içine sokmalıyız.
Ama kişiyi ailesinden koparmıyoruz. Yani, eşler
aile içinde karı koca olarak normal şekilde fonksiyonlarını sürdürürken, aynı zamanda her birini kendi üzerlerine
yükseltmemiz gerekir, fakat onların kişisel ilişkilerine dokunmadan.
Neredesiniz,
Gerçek Erkekler?
Soru:
Hazırlık döneminde erkeğin bir erkek ve kadının da bir kadın haline geldiğini
söylediniz. Yetişkin bir erkek olmak ne anlama geliyor? Bu nasıl görünür?
Cevap:
Toplumumuzda çok az gerçek erkek görüyorum.
Kadınlar ise daha doğallar ve doğaya yakınlar, ancak integral doğaya değil.
Ve her ikisi de psikoloji, integral toplumda karar alma
tekniği, kendinin üzerine yükselme, kendini kontrol etme hakkında yeterli
bir anlayışa sahip değil. Kendinizi bastırdığınız türden bir kendini kontrol
edişten bahsetmiyorum, yalnızca birlik adına, nihai hedefimiz adına olan
kontrolden bahsediyorum. Kendinizi diğerlerine bağlarsınız.
Bunlar çok ciddi pratik çalışmalardır. Uzun bir süre
alacağını düşünüyorum. Temel teori aynı zamanda uygulama ile birlikte çalışılsa
da teorik dersler basittir.
Kurslarımızı nasıl, hangi biçime, hangi parçalara
böleceğimize dair, derslerin ne kadar süreceğine, süreçleri ve içeriği ne
olacağına, nerede bir kursun biteceğine ve bir başkasının başlayacağına ya da
eşzamanlı mı olacaklarına dair konuşacağız.
Prensip olarak bu sistem üzerinde uzun zamandır
çalışıyoruz ve doğal olarak, toplumun geniş kesimleri katıldıkça , bu
sistemi daha da geliştireceğiz.Fakat burada insanlara çok geniş kapsamlı bir
eğitim vermemiz gerekir.
Benim
"Ben" Felsefesi
Soru:
İntegral toplumdan bahsederken, genelin fikri uğruna kişinin kendi görüşünden
feragat ettiğini her zaman vurgulamaktasınız . Bu konuyu daha detaylı
açıklayabilir misiniz?
Cevap:
Ben bu konuda birkaç kelime söyleyeceğim. Bunun bütün bir felsefe sistemi
olduğunu söyleyebilirsiniz.
Birincisi, insanın
anlaması gereken şu ki insan
kendisini yaratmadı. Olduğu gibi doğdu. Doğa, onu olduğu şekilde
yarattı. Bir kısım özelliklerini ebeveynlerinden aldı, bir kısım özelliklerini
yetişme sürecindeki çevresinden aldı, bir kısmını da nereden, neden ve nasıl
olduğunu anlamadan aldı.
Sahip olduğu bütün nitelikler onun değildir, ancak
atalarının sayısız nesilleri tarafından
gerçekleşmiş bazı iç genlerden ona geçmiştir. Özellikle, kişinin yaratılışında, atalardan
kalma genler ve ebeveynlerinin kök hücreleri etkindir. Kutsal Kitapta dendiği
gibi, “Baba, anne ve onların arasında
Yaratan.” Bunların üçü de bu sürece
katılır.
Sonrasında, kişi, onu çevreleyen ve kendi değerlerini ona
empoze eden toplumun etkisi altında gelişir. Yani, insanın içinde kendine ait
hiçbir şey yoktur.
Fakat onun kişisel "Ben"i nerede? Hiç belli değildir, “Ben”in ne olduğu belli
olmadığı gibi. O benim içimden nereden geliyor? Küçük
bir çocuğu alsak bile, onun sadece otomatik bir makine, küçük bir hayvan
olduğunu görürüz, kişisel “Ben” yavaş yavaş bir yerlerden, kendini bağımsız,
yapılandırılmış ve kişisel bir şey olarak göstermeye başlar. Ancak onun ne
olduğunu bilmeyiz.
Yani böylece kişi, bu “Ben”den kendine ait olmayan her
şeyi ayırır, sonra çevreden, eğitimden,
ebeveynlerinden ya da belirsiz yerlerden, karanlık çağlardan aldığı o
niteliklerinden kurtulmanın bir sorun
olmadığını gerçekten hissetmeye
başlar.
En önemli nokta, benim "Ben"imdir. Eğer
sadece onu nasıl yükselteceğimi ve gerçekleştireceğimi düşünürsem, o zaman bende
mevcut olan tüm özelliklerin ve niteliklerin önemi kalmaz. Yani, onlar benim
değildir. Eğer kişi kendini doğru şekilde yerleştirirse, o zaman bütün bunların
üzerine çıkmanın hiç zor olmadığını fark eder.
Birbiriyle birleştirmemiz gereken, bizim bu
"Ben"lerimizdir. Geri kalan her şeyi bırakın çünkü bunlar bize
tamamen rastgele eşlik eden parametrelerdir.
Soru:
Öyleyse bu “Ben”in gelişiminin, integral eğitimin amacı olduğu mu ortaya
çıkıyor?
Cevap:
Bütün bu yapay örtülerden, kabuktan, bu çekirdeği, her birimizin orijinal kök
hücresini bulup geri almamız ve geliştirmemiz gerekir.
Onları birlikte tek ortak bir organizma olarak birleştirdiğimiz zaman, doğanın
kendisi gibi gerçekten eşit ve mükemmel olacaktır.
Dr. Michael Laitman ile Psikolog Anatoly Ulyanov’un
Konuşmaları
2. Konuşmadan alıntı, 12 Aralık 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder