Doğa, bizi bir bütün olarak etkiler ve bizi onunla dengeye getirmek ister. Ne zaman ki doğayla dengeye gelip onunla bir olacak şekilde ilişki kuracağız, o zaman içinde yaşadığımız dünyayı anlamaya başlayacağız.
Birbirimize karşı iyi yaklaşımda olmak koşuluyla
doğayla bu ilişkiyi kurabiliriz. Gerçi ego yapımız yüzünden böyle bir ilişkiyi istemesek
de, “alışkanlık ikinci doğa haline gelir” mantığını kullanarak, oyun
aracılığıyla bunu elde etmeye çalışabiliriz. Bunu başarabilmemiz için bu yaklaşımın, içinde
bulunduğumuz ve bizi saran çevreye, insan toplumuna uygulanması gerekir.
Her kişi, topluma göre belirli bir konuma sahiptir.
Kişiyle toplum arasında öyle bir ilişkiler sisteminin yapılanması gerekir ki
böylece herkes topluma karşı kendini zorunlu hisseder: Toplumun iyiliği ona
bağlıdır ve onun iyiliği de topluma bağlıdır.
Bunu başarmak için, egomuz tarafından yönlendirilerek geliştirdiğimiz insan ilişkileri biçimini ve “kendi bencil ihtiyaçlarıma göre” olan yaklaşımın özünü yeniden düzenlememiz gerekir. Çünkü artık fark ediyoruz ki egoya dayalı yaklaşım günümüzde işlememektedir ve şu an tüm dünyada devam eden kriz durumu, aslında bunun bir sonucudur.
Bunu başarmak için, egomuz tarafından yönlendirilerek geliştirdiğimiz insan ilişkileri biçimini ve “kendi bencil ihtiyaçlarıma göre” olan yaklaşımın özünü yeniden düzenlememiz gerekir. Çünkü artık fark ediyoruz ki egoya dayalı yaklaşım günümüzde işlememektedir ve şu an tüm dünyada devam eden kriz durumu, aslında bunun bir sonucudur.
Bu nedenle, hepimizin
birbirine bağlı olduğu gerçeğine dayanarak, insanların çevreleriyle olan
ilişkilerine dair yeni bir biçim yaratmaları gerekiyor. Bu da ancak eğer çevre,
kişinin iyi bir tutum içinde olmasını talep ederse gerçekleşebilir. Çevre,
kişiye doğru davranışın örneklerini vermelidir, tıpkı bir annenin çocuğunu
yetiştirirken yaptığı gibi.
Bizi saran toplum, her
birimiz üzerindeki etkisini tamamen değiştirmelidir. Ve en önemlisi, medya ve mevcut
eğitim sistemi, aramızdaki ilişkilerin ve aynı zamanda çevreyle olan
ilişkimizin değişmesine yönelik bir hissiyatı herkese vermek üzere yeniden
düzenlenmelidir. Nihayetinde, çevre bir tür kuluçka makinesi gibidir, eğer orada
koşullar en iyi değerlere göre ayarlanırsa, insanlar doğru şekilde gelişebilirler.
Kendi etrafımızda böylesi
güzel bir “sera”, içinde rahat, güvenli ve memnun olacağımız bir çevre inşa
etmeliyiz ki böylece oradan ayrılmak istemeyelim. Anne rahminde tam bir
güvenlik içinde büyüyen bir bebek gibi, orada her şey bebeğin normal gelişimi
için yaratılmıştır. Bu şekilde biz de içinde herkesin düzgün ve rahat şekilde
gelişebileceği bir çevre inşa etmeliyiz. Kendi yararımıza ve herkesin
yararına olan, her kişinin diğer tüm
insanları düşündüğü böyle bir çevre inşa ederek, sonunda doğayla denge içinde
olan bir insan toplumu, büyük bir insan ailesi oluşturabiliriz.
Bu bir hayal değil…
İnsanlar gerçekten böyle bir değişimi arzular ve talep ederse, bunun
gerçekleşmemesi için hiçbir neden yok. Yeter ki bunu isteyelim…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder