Bildiğiniz gibi, güzellik, içte ya da dışta olabilir. İnsanlar uzun süre
birlikte yaşadıkları zaman, dışsal görünüme dikkat etmez hale gelirler. Esas, birbirlerinin
içini, özünü görmeye başlarlar. Hatta bu durumda, dış görünüşe odaklanmak zor
hale gelir. Karşınızdaki insan, tüm özellikleriyle bir bütündür, onu “içten”
gelen bir şekilde seversiniz. Bu durum, bir annenin çocuklarını ne olursa olsun
güzel bulması gibidir. Çünkü anneler, çocuklarını her halleriyle severler.
Bir insanın dış görünüşü nasıl olursa olsun, içi güzel ise ve siz bunu
keşfetmişseniz; o iç güzelliğe bağlanmış ve yakınlaşmışsanız, dış görünüş
önemini tamamen yitirir. Kadınlarda gözlemlediğimiz durum budur: Bir adamı
seviyorlarsa, dış görünüşüne bakmazlar bile…
Erkekler ise bu konuda sorunludur. Onlar için, bedenin görüntüsü, neredeyse
her şeydir. Kadınlar için öyle değildir; onlar erkeğin içsel niteliklerine
bakarlar. Bir kadının içsel niteliklerinin, bir erkeğe kıyasla ne kadar zengin
ve üstün olduğunu, sırf bu özelliğine bakarak bile anlayabiliriz. Kısacası,
erkek, güzellik söz konusu olduğunda, dış güzelliği dikkate alır.
İyilik, güzellik ile eş anlamlı sayılır. Bir insan, egoizmini aştığında,
diğerlerine karşı iyi olur. Onun iyiliği, etrafındakiler tarafından algılanır.
Onun farkına varırsınız ve ona sevgi duymaya başlarsınız. Ona yakın olmak
istersiniz. Güzel bir kadın gördüğünüzde yine bakarsınız, ama bu, bir vitrin
mankenine bakmak gibidir. Esas olan, içsel temastır.
Erkeklerin, referans noktalarını değiştirmeye
doğru yönlendirilmeleri gerekir. Bugün herkes, fazlasıyla dışsallığa odaklanmış
durumdadır. Ancak içsel kriz, gerekli değişimi yapmamız için bize yardımcı
olacaktır. Bizi, insanın içini görmeye ve dikkatimizi öze vermeye zorlayacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder