Günümüzde, sanki dünya bize
düşmanmış gibi geliyor. Sanki dünya bizi tehdit ediyormuş gibi geliyor. Aslında
sadece dünyayı değil, aynı zamanda kendi doğamızı da bize düşmanmış gibi
hissediyoruz. Böyle hissetmemize neden olan ise egomuz. Egomuzu ne terbiye
edebiliyoruz ne de yok edebiliyoruz.
Diğer yandan, hızla doğal kaynaklarımızı tüketiyoruz,
çok uzak olmayan bir zamanda tamamen tükeneceklerini bile bile… Peki, sonra ne
olacak? Çoğumuz bu soruyla ilgilenmiyoruz bile; pek de önemli değil sanki. Çünkü
asıl konu, maksimum kâr sağlayarak bankada paraları biriktirmek.
Milyonlarca plastik madde üretiyoruz ve birkaç ay
sonra onları çöpe atıyoruz. Bu plastikleri ürettiğimiz petrol ise bir gün
bitecek, fakat bunu düşünmüyoruz bile. Buna benzer daha birçok örnek
sayabiliriz. Peki, bu durumda, insanlar dünyaya doğru şekilde, akıllıca yaklaşıyorlar
diyebilir miyiz?
İnsan, dışarıdaki doğanın ve kendi doğasının ona
düşmanca davrandığını hissettikçe, zamanla
küçülmeye ve bir köşede saklanmaya başlar. Çünkü ne dışarıdaki doğayı ne de
kendi doğasını kontrol edebilir durumdadır.
Dolayısıyla, şu an bir yol ayrımındayız ve bu noktada
doğru seçimi yaparak yola devam etmek zorundayız. Dünyamızda meydana gelen tüm
olaylar, özellikle kendi doğamızda mevcut olan kötülüğü bize gösteriyor. İnsan
doğamız, bizi dış doğaya karşıt olarak konumlandırıyor ve böylece hiçbir şeyi erdemli,
mantıklı ve duyarlı bir şekilde düşünemiyoruz. Ego, bizi zenginliğe, gurura,
bilgiye ve güce çekim duymaya zorluyor ve sonuçta kendimizi egomuzu sadece zarar
verici bir şekilde kullanırken buluyoruz.
Bugün maruz kaldığımız genel durum, son 30-40 yıl
içinde yaptıklarımızın sonucunda ortaya çıkan hasarı yansıtmaktadır. Daha
öncesinde, insanlar doğayı gerçekten ihtiyaç olduğu kadarıyla kullanıyorlardı. Mesela,
eskiden alınan beyaz eşya ürünlerinde 10-15 yıl garanti vardı. Bugün böyle bir
şey yok. Her şey özellikle en kısa zamanda bozulacak şekilde üretiliyor. Ürün bozulmasa
bile, kampanyalarla eski olanı yeniyle değiştirtiyorlar.
Görünen o ki hayata karşı, dünyaya ve doğaya karşı doğru
yaklaşımda olma sınırını çoktan geçtik. Kendimizle, diğer insanlarla ve doğayla
olan kötü ilişkilerimizi fark etmemizin zamanı geldi de geçiyor. Ancak bunu
fark ettikten sonra, dünya üzerinde ahenkli şekilde yaşamamızı sağlayacak bir sistemden
bahsedebiliriz.
Peki, sizce nasıl bir sistem olmalı? Karşıtlıklar
üzerine kurulmuş dünyamızın bize huzur getirmediği aşikâr. Mutlak kölelik ya da
mutlak özgürlük üzerine değil, sadece orta yol üzerine kurulacak bir dünya insanlığa
huzur getirebilir. Yani o zaman her şey dengede olacaktır. Ancak o zaman görebiliriz
ki doğa tam da bu şekilde işlemektedir.
Sonunda, sallantıları ters yöne doğru büyüyen sarkacımız,
orta noktasına gelecektir. O zaman hepimiz, doğanın iyiliğini ve dengesini
düşünerek, hep birlikte ortaklaşa hareket etmeye başlayabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder