Çocuklarımız neden yaşama karşı bu kadar olumsuz tepki gösteriyorlar?
Halbuki biz onlara her şeyi vermeye çalışıyoruz. Ancak, fark etmiyoruz ki onlara
esas vermemiz gereken şeyi veremiyoruz: içinde sağlıklı şekilde
gelişebilecekleri, doğru bir çevre… Bu doğru çevreyi sağlayamadığımız için,
çocuklar bize göre olumsuz olan davranışlar içindeler. Ne var ki çocuklarımızın
kendi doğal, içsel ihtiyaçlarını anlamaya ve bu ihtiyaçlara cevap vermeye çalışmıyoruz.
Aksine, genelde onların ihtiyaçlarını bastırıyoruz, bildik yöntemlerimizi
uygulamaya ve onları geçmiş nesillerden miras alınan ve yaşam için artık
ihtiyaç duyulmayan konularla doldurmaya devam ediyoruz. Bunun sonucunda çıkan
tepkiye de “hiperaktivite” diyoruz ve bu rahatsızlığı çocuklara ilaçlar vererek
çözmeye çalışıyoruz. Aslında rahatsızlık olarak algıladığımız bu durum, bir
rahatsızlık değil, “hiper” değil, sadece “aktif”; yani içsel ihtiyaçların gerek
duyduğu kadar “aktif”…
Her yerde yaygın olan bu rahatsızlığın bir hastalık olmadığını, aslında
doğru çevrenin eksikliğine dair bir işaret, bir sonuç olduğunu anlamamız
gerekiyor. Çocuk, onun içsel ihtiyaçlarına cevap veren, doğru bir çevrede
olmadığı için hiperaktif hale geliyor. Aslında çocuğun tek istediği, onun
gerçek ihtiyaçlarını anlamamız. Biz onları anlamadıkça ya da anlamamazlıktan
geldikçe, çocuk çaresizlik içinde hiperaktif davranışlara başvuruyor.
Dolayısıyla, genç nesildeki sorunları gerçekten çözümlemek istiyorsak, esas
olarak okulları, yani çocuklarımızın içinde yetiştikleri çevreyi, genç neslin
ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırmamız gerekir. Tabii ki bu bizim tek
başımıza başarabileceğimiz bir şey değil. Öncelikle toplumun ve devletin bu
farkındalığa gelmesi gerekiyor. Bu aşamada biz kendi adımıza bu farkındalığı
taşıyabilir, çevremizdekilere aktarabilir ve kendi
çevremizde olumlu örnekleri oluşturmaya çalışabiliriz.
Peki, çocuklara aktarmamız gereken nedir? Çocuklara erken yaştan itibaren, o
veya bu şekilde, tamamıyla topluma bağlı olduğumuzu anlatmalıyız. Onlara bir
yandan toplumun olumsuz etkilerini, diğer yandan da olumlu etkilerini
açıklamalıyız.
Onlara, oyunlarla, örneklerle ve diğer açıklayıcı şekillerle, toplumun
yararlı niteliklerini aktarırken, diğer taraftan toplumun çok zararlı
olabileceğini de göstermeliyiz. Toplumun nasıl bireylerin önüne geçtiğini ve
insanları etkileyerek kafa karışıklığı yarattığını açıklamalıyız. Hatta bazen toplum
onları o derece “hipnotize” edebilir ki eğer toplumu takip ederlerse bir gün
kendilerini hapiste, parmaklıklar arkasında bulabilirler bile.
Ancak, çocuklar iyi bir sosyal çevre içinde yaşarlarsa, o çevrenin
örnekleriyle yetişirlerse, o zaman çevre onları olumlu şekilde etkileyecektir.
Eğer her yaştan çocuğa, çevreye ve çevrenin etkisine dair olumlu ve olumsuz
örnekleri değişik yollarla gösterirsek, o zaman
çocuklar, aslında çevrelerini, arkadaşlarını ve maruz kaldıkları medyayı
seçme ve ona göre kendilerini eğitme ve kendi geleceklerini belirleme imkânına
sahip olduklarını anlayabilirler.
Diğer yandan, ebeveyn olarak bizler de çocuklarımızın maruz kaldığı medya
ve sosyal çevreye dair sorgulamamızı daima yapmalı, kendi adımıza
beklentilerimizi tanımlamalı ve çocuğumuz için doğru çevreyi oluşturmaya
çalışmalıyız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder