21. Yüzyılda, başkalarına ve dünyaya karşı nasıl uygun şekilde
davranacağını bilen kişi “başarılı” olacaktır, yani kendisini başarıyla
geliştirecektir. Çünkü bu kişi doğaya benzer şekilde, doğayla denge içinde
hareket edecektir.
Doğanın insan toplumu üzerinde işleyen genel kanununa göre, insanlar
birbirine bağlı olma koşulu içindedirler. Çocuklarımızı, bu doğa kanununa uygun
şekilde yaşamak üzere eğitmeliyiz.
“Eğitim”, hayatta neyin daha önemli ve neyin daha az önemli olduğunu çocuğa
öğretmektir: ne iyidir ve ne kötüdür, ne yapmaya değer ve ne değmez… Ancak,
eğitimi nasıl ölçebiliriz? “A”nın “B”den daha iyi olması ne demektir? Benim
için veya senin için ya da bir başkası için “A”nın daha iyi olması mı? “A”, ancak
onu var eden doğaya verme niyetini taşıdığı zaman iyi olabilir.
Bizim kendi doğamız “alma” niteliğidir; doğanın kendisi ise “verme”
niteliğidir. “Verme” niteliğine sahip değilmişiz gibi görünse de aslında özümüzde
o mevcuttur. İnsanın içsel ihtiyacı da, bu öze dönüş yolculuğunu yapmaktır. Aslında
“eğitim”, doğanın gücüne, yani sevme ve verme niteliğine benzer olmak üzere
gidilen yolda kişinin deneyimlediği dönüşümdür.
Böyle bir eğitimin tüm amacı, kişinin kendi gücü, kişisel kararı ve kendi
özgür seçimi sayesinde, doğanın temel niteliğine benzer hale gelebileceğini
fark etmesini sağlamaktır. Mevcut eğitim sistemi ise, insanları sadece takip
etmelerini istediğimiz emirleri takip eden makinelere dönüştürmeye
çalışmaktadır. İnsanlığın gelişimine bundan daha zıt olan hiçbir şey yoktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder