Bugün dünya öyle bir krizin
içinde ki onun sayesinde para, güç ve teknolojik gelişim için duyduğumuz
sınırsız arzunun bizleri nasıl bir tuzağın içine düşürdüğünü ve bizi nasıl
yoldan çıkardığını fark etmeye başladık. İnsanlık öyle bir duruma geldi ki
gerçekten ihtiyacı olmamasına rağmen sürekli daha fazla üretiyor ve daha fazla tüketiyor.
Fakat artık doğa bizi
sıkıştırmaya başladı, denge içinde tek bir aile gibi yaşamaya başlamamız
gerektiğini bize gösteriyor; sadece temel ihtiyaçlarımızı karşılayarak ve
hiçbir gereksiz ve aşırı tüketim yapmayarak. Bu demektir ki sonunda mantıklı ve
duyarlı bir tüketim seviyesine geleceğiz. Tabii ki her insanın giysiye,
yiyeceğe, tıbbi bakıma, güvenliğe ve bir işe ihtiyacı vardır. Fakat bu durum, kişinin
sürekli olarak her tür reklamı izleyip, başkalarının çıkarı için olan anlamsız
ürünleri alıp tüketmesini gerektirmez.
Bu bilinçsizce tüketimin bir sonu olmalı. Kriz ile
küresel üretimin yavaşlamaya başladığını zaten hissediyoruz. Sonuç olarak
birçok insan işini kaybediyor. Tüm dünyada her geçen gün işsiz sayısı artıyor ve
bu durum böyle devam edecek gibi.
Kriz, aile için de farklı bir süreç başlatacağa
benziyor. Muhtemelen kadınlar zaman içinde iş hayatından eve dönecekler.
Erkekler de evde daha fazla zaman geçirmek zorunda kalacaklar. Böylece anne ve
babanın bu çılgın koşuşturması son bulacak ve evdeki yaşam, bugün eksikliğini
çektiğimiz dengeye gelecek. Aile daha dengeli ve dingin bir yapıya sahip olacak.
İnsanlar kendi içsel gelişimleriyle meşgul olacaklar ve doğa ile dengeli bir
hayat yaşayacaklar.
Bunun gerçekleşmesi için öncelikle toplum içinde daha
iyi ilişkiler oluşturmalı, kendi ilişkilerimizde bir dengeye ulaşmalıyız. Biz
içsel olarak değiştikçe, dışımızda da ahenk olacaktır. Böylece daha dingin, sabırlı
ve hoşgörülü olacağız, ailelerimizi bu tür ilişkiler üzerine nasıl kuracağımızı
öğreneceğiz. Herkesin özgür olduğu ama içsel olarak birbirine bağlı olduğu bir
ailede yaşamayı öğreneceğiz. Böyle bir ailede çocuk sahibi olmak isteyeceğiz ve
çocuklarımıza yeni dünyaya uygun, doğru eğitimi nasıl vereceğimizi öğreneceğiz.
Henüz insanların çoğu bunu anlamamış olabilir, ama
eski dünyamız zamanını doldurdu. Yeni dünyada ise eski dünyanın yaklaşımları
geçerli olmayacak. Eskisi gibi para, mevki ve moda peşinde koşarak tatmin
olmayacağız. Günümüzde tüm bu koşuşturmalara rağmen hissettiğimiz boşluğun
ötesinde ne olduğunu keşfedeceğiz ve içimizde bir ahenk sağlayacak şekilde tatmin
olacağız, yani daha içsel bir realiteyi, doğada mevcut olan ahengi hissetmeye
başlayacağız. Bunu ise ancak diğer insanları düşünerek ve onlarla ortak
sorumluluğa dayanan bir ilişki kurarak sağlayabiliriz.
Hiçbirimiz gerçekten tatmin olmanın ne demek olduğunu
henüz hissetmedik. Para, onur, güç ve bilgi peşinden koşarak kendimizi tatmin
etmeyi başarabildik mi? Hiç durup şöyle dediniz mi: “Şimdi
mutluyum ve başka hiçbir şey istemiyorum.” Böyle bir an hiç olmadı. Daima
koşmaya devam ediyoruz ama yine de kendimizi tatmin edemiyoruz.
Aslında yeni bir varoluş seviyesine çıkmak üzereyiz.
Bu yeni seviyede kişi neden zevk alır, ne ile tatmin olur? Ancak birbirimizle
doğru ilişkiye geçtiğimiz zaman tatmin olacağız çünkü ancak aramızdaki doğru
ilişkide doğanın bütünlüğünü keşfedebiliriz. Bu bütünlük hissi, şu ana kadar
tanımadığımız gerçek sevgidir. Diğer insanlara olan iyi yaklaşımımdan ve onlara
duyduğum sevgiden keyif alacağım . Eğer herkes birbirine bu şekilde davranırsa,
herkes sevgi hissiyle dolacak.
Buna ulaşmak için aslında çok az şey gerekiyor: sadece
bunu nasıl yapacağımızı öğrenmek. Bütünsel yaklaşıma sahip bir eğitim sistemi ise
bunu herkese öğretebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder