18 Mart 2012 Pazar

Çocuk Yetiştirme Yılında Cezanın Rolü


Yetişkinlerin  kendi başarısızlıkları ve hataları yüzünden, kendilerinin sorunu çözmek için yetersiz olmaları yüzünden çocukları cezandırması, oldukça  sık görülen bir durumdur. Sonuçta, eğer  çocuk doğduğundan beri  ebeveynlerinin gözetimindeyse, çocuğun davranış tarzı da ebeveynlerinin ona verdiği eğitimin  sonucudur. Görünüşte, eğitim süreci sadece çocuklara davranış ilişkilerini ve öğretileri açıklamakla sınırlanamaz. Eğitim sürecinde yetişkinlerin yaşamı da çocuğun önündedir. Çocuklar bizi kopyalar. Ama  kopyalama doğrudan olmaz, bazı  bozulmalarla olur. Çocuk, davranışlarımızı kendi algılama filtresinden geçirir. Genellikle, kendi davranışımızın çocuğu başka olumsuz bir harekete kışkırtacağını tahmin edemeyiz bile.  Her koşulda, davranış tarzı boş alandan oluşmaz, kalıplaşmış bir davranışın yansıması olarak oluşur. Ayrıca, çocukların doğuştan gelen nitelikleri de dikkate alınmalıdır. Çocuğun doğası sakin ve hassas olabilir, gürültülü olabilir hatta  acımasız da olabilir ki bu şüphesiz onun davranışını etkiler. Çocuk  doğuştan  gelen  niteliklerini  gösterdiği için, bu nitelikler yüzünden onu cezalandırmak adil midir?                                                                                  
Eğitim, elbette aile içerisinde başlar. Sonra çocuk kreşe gider, sonra okula gider ve orada kitlesel  kötü davranış örnekleriyle karşılaşır. Kötü örneğin bulaşıcı olduğu bilinmektedir. Çocuk, davranış tarzını  doğal olarak bu örneklerden kopyalar. Taklit  etmek, doğa tarafından bize verilen, doğal bir öğrenim yeteneğidir. Bu yetenek ebeveynleri, eğitimcileri ve öğretmenleri haklı olarak öfkelendirir. Yetişkinler bu durumdan hoşnut olmamakta haklı olabilirler, bu doğaldır. Ancak yetişkinler de uzun zamandan beri  bilinçsizce toplumu taklit etmektedirler. Çocuklar iyi  veya  kötü olan her şeyi anında yakalar. Peki, eğer biz onları bu kötü etkilerden koruyamıyorsak, bunun için onları cezalandırmak  doğru mudur?   Bu durumda, cezalandırmanın adil olup olmadığı hâlâ büyük bir sorudur.    
     Birçok insan, cezalandırılma korkusunun insanları kötü davranıştan uzak tutacağını düşünür: küçükleri - şımarmaktan, büyükleri - suç işlemekten. Fakat deneyimler göstermektedir ki genelde durum öyle değildir. Ceza, insanı hayata küstürür, ona hile yapmayı ve suçunu gizlemeyi öğretir. Bazen ağır bir cezayla çocukları belli bir kabahati tekrarlamaktan vazgeçirmek mümkündür. Ama bunun anlamı da şudur:  belirli bir iç yasak, dış bir obje olarak zihni tahrik eder. Bu şekilde sürdürülenen korkular ve iç engellemeler olduğu ve böyle devam ettiği sürece, sonunda insanlar da o kadar gözdağıyla, kısıtlı ve sınırlı olarak büyürler.
       Ceza korkusu kötü bir temeldir.  Gizli saldırganlık ve sinsice hareket eden bir alışkanlık yaratır. Ulaşmak istediğimiz  çocuğun doğru davranışı anlayışa dayalı olmalıdır. Çocuğun, aile, toplum, insanlar arasındaki ilişkiler üzerine yaşam prensiplerini anlaması gerekir. Bu davranışı bilen, bilinçli ve istikrarlı  bir insan olacaktır.
 Sadece sevgi ve şefkat ile çocuk yetiştirmek imkânsızdır. O zaman çocuk şımarık, kaprisli ve kötü niyetli olur ve  bu onun suçu değildir. Doğada insanın  zihni bu şekilde düzenlenmiştir. Eğitimde disiplin, kesinlik, kısıtlamalar ve tutarlılık olması zorunludur. Çocuğa dün  yasakladığınız bir şey için birdenbire izin vermeyin. Bu durum çocuğun kafasını karıştıracaktır. Ne yapması gerektiğini ve nasıl davranması gerektiğini artık anlamaz, şaşırır. Aynı zamanda, dün izin verilen şeyin de bugün yasaklanmaması  gerekir. Bu tutarsız davranışlar çocukta kafa karışıklığına ve  haklı öfkeye neden olur.
Çocuk, yetişkinlerle olan ilişkilerine duyarlıdır. Bir yetişkinle olan ilişkisinin kendi davranışına göre nasıl değiştiğini görmelidir. Yetişkinler, çocuğun yaptığı her şeye, onun davranışına mutlaka bir tepki göstermelidir. Tepkimizi, her ne kadar olumsuz olsa da, asla  agresif ve öfkeli çığlıklar şeklinde göstermemeliyiz. Çocuk psişik olarak duyarlıdır. Agresif tavır göstererek çocuğu travmatize etmek veya onun psikolojik savunma mekanizmasını etkinleştirmek  demek, çocuğun bizi algılayışının sona ermesi demektir. Böylece çocuk kendi içine  kapanır ve sadece onu yalnız bıraksınlar diye bekleyen biri olur.
Eğitimin aracı tartışma olabilir. Çocuğunuzla birlikte yalnızca onun davranışlarını değil, aynı zamanda diğer çocukların davranışlarını, yetişkinlerin davranışlarını ve kendi eylemlerinizi tartışmanız gerekir. Bunu büyük bir sabırla yapmalısınız. Böylece çocuk size içtenlikle konuşmaktan çekinmez, sizinle iddiaya girme  ve sizinle aynı fikirde olmama konusunda tereddüt etmez. Yani çocuğun kendi eğitimine aktif olarak katılmasını sağlayabilirsiniz
   Özel durumlarda, ceza vermenin gerektiği durumlarda ise aşağıdaki kuralları gözetmek oldukça faydalıdır.
Birinci kural -  çocuk, kesinlikle  tahrik etme ve öfke dalgası üzerinden cezalandırılmamalı. Bu durumda, ceza kişisel intikam olarak kabul edilir. En iyisi, suçun işlenmesi ve cezanın verilmesi arasında  biraz zaman geçmesidir. Bu zaman aralığı her iki taraf için de  olayları sakin bir şekilde değerlendirme fırsatı verecektir.
İkinci kural - bir ön tartışma olmalıdır. Çocuğun doğru olarak anlaşılması gerekir. Suçun neden olduğu zarar veya riskin ne olduğunu yetişkinin öğrenmesi  gerekir. Çocuk neden bu şekilde davrandı, onu böyle davranmaya teşvik eden motifler nelerdi?
Üçüncü kural – çocuk, cezanın belirlenmesine katılmalıdır. Çoğu insan inanıyor ki ceza daha sık uygulanınca etkisi daha fazla oluyor. Bu doğru değildir. Çocuğun adil olduğunu kabul ettiği daha az ağır bir ceza, çocuk üzerinde çok daha derin bir etki yapacaktır.
Dördüncü kural - çocuk görmeli ki ona uygulanan ceza yalnızca onun için  üzücü değildir, aynı zamanda cezayı  uygulayan   yetişkinler için de çok üzücüdür.
Mesela, eğer çocuğa söz vermiş olduğunuz bir yürüyüşten ceza olarak onu mahrum etmeye karar verdiyseniz, o zaman kendi başınıza yürüyüşe çıkmanız ve onu evde yalnız bırakmanız doğru olmaz. Sizin de kendinizi yürüyüşten mahrum etmeniz gerekecektir.
Ve her şeyden önemlisi,  ne kadar az ceza verirseniz,  cezanın o kadar daha fazla etkisi olur!!!     
                                                                                               Mihail Arshavskiy
                                                                                                                                                       

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder